Hüzünlü Şehir - Halfeti

Hüzünlü Şehir - Halfeti 

Şanlıurfa'da Fırat Nehri kıyısında küçük bir yerleşim Halfeti. Kendisi küçük ama geçmişi ve önemi bir o kadar büyük Halfeti...

Tarihi... Hikayesi... Türküleri... Şanlıurfa'nın gözyaşı Halfeti...

2000'li yıllarda Birecik Barajı'nın hayata geçmesi ile sular altında kalan ve şimdilerde eski ve yeni diye  ayrılan Halfeti turizmin gözde noktalarından biri. Fırat Nehri kıyısında kurulan restoranlar, cafeler, sosyal tesisler ve tekneler... Bölge halkı geçiminin büyük bir kısmını turizm üzerinden sağlamaya başlamış. Bölgede yapılan tekne turları çok popüler. Savaşan Koyu'nda yarısı sular altında kalan minare en etkileyici manzaraya sahip noktalardan. 

Tekne usulca yaklaşırken minareye kulağınızda “Şu Fırat'ın suyu akar serindir, ölem ölem, derdo akar serindir, yarimi götüren anam kanlı zalimdir, ölem ölem kanlı zalimdir, nasıl gülem oy oy” türküsü çalıyor... Gözümüzde Şener Şen'in Eşkıya filminde Halfeti'ye döndüğü gün Ceren Ana'ya söylediği "burası bitmiş artık" repliği...

Oysaki her bitişin yeni bir başlangıç olduğunu bilmeyen Eşkiya. 

 

Tekne gezintisi sırasında başka bir güzellik selam veriyor ziyaretçilere. Rumkale... İncil'in 12 havariler tarafından yazıldığını ve bu yüzden birden fazla İncil olduğunu düşünenler, havarilerden Yuhanna'nın mezarının Rumkale'de olduğuna ve kendi İncilini burada yazdığını düşünüyor. Sarp kayalar üzerine inşa edilmiş Rumkale yapımına ve neden orada olduğuna  dair gizemli sırrını hala koruyor.

Önemli ve eşsiz bir özelliği var aslında bu toprakların. Dünyada Karagül'ün tek yetiştiği yer Halfeti. Bölgenin toprak yapısı ve yer altından gelen suyun PH değeri sayesinde eşi benzeri olmayan "Mezopotamya Sümbülü" olarak da bilinen "Ağlayan Arap Kızı" Karagül sadece ilkbahar ve sonbahar aylarında çok az sayıda açıyor ve artık neredeyse tükenmek üzere... Yerli ve yabancı turistlerin en merak ettiği, gördüklerinde hayrete düştükleri Karagül hak ettiği üne kavuşamadan yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.


Gerçekliğine inanmanın zor olduğu doğal güzelliklerle dolu manzaraları, siyah gülleri ve sahip olduğu hüzünlü geçmişi ile binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor Halfeti. Özellikle sular altında kalan köylerdeki yaşanmışlıklar,  çocukluklar, düğünler dernekler, acılar, ağıtlar, yakılan türküler, kurulan hayaller, ağladığı düşünülen evler, kışlık kurutulan damlar, yaşanmış sevdalara tanıklık etmiş ağaçlar ve hayata dair ne varsa merak uyandırıyor insanda...

Halfeti'nin Öyküsü

Kaderi sanki baraj yokken belliymiş Halfeti'nin. Daha sular altında kalmadan çok önceleri adını aldığı hikayede gizli sanki geleceği... Halil ile Fatma... Birbirine sevdalı iki genç, iki güzel kalp. Aileler uygun bulmamış, erememişler muradlarına, bırakmışlar kendilerini Fırat'ın karanlık soğuk suyuna... Ahhh Halil ile Fatma... Öyle yanmış ki içleri arkasında bıraktıklarının vermişler adlarını yaşadıkları yere sonsuza kadar yaşasınlar der gibi. Halfeti'nin kaderi ismini aldığı hikayede gizli sanki. Fırat almış Halil ile Fatma'yı sular altına; adını aldığı hikayedeki kadere mahkum olmuş yıllar sonra...

Sahip olduğu sesli geçmişe ve ağıtlara konu hikayesine rağmen şimdilerde  sessiz Halfeti... Sessizliği ve tarihi ile Halfeti'ye Cittaslow Uluslararası Komisyon Komitesi tarafından "sakin şehir" anlamına gelen cittaslow ünvanı verildi. Saklı Cennet ve kayıp kent olarak her geçen gün daha da çok ilgi gören Halfeti, Şanlıurfa gezilerinin olmazsa olmaz lokasyonlarından.

GAP turlarının ilk beş şehrinden Şanlıurfa denince de Halfeti olmazsa olmazlardan. Katılımcı misafirlerimizin gezi sonrası bize dönüşleri de "hem hüzünlendik, hem büyülendik" mesajı oluyor. Hayatın zorlu şartlarından bunalan ve yaşam gerçekten zor diyenlerin suya ve zamana direnen şehir Halfeti gezisi sonrası kaldıkları yerden daha güçlü devam ettiklerine inanıyorum. Bu şehir sessizliği ile verdiği mesajla çok kişiye ilham oluyor bence... En başta bana...