Eski Datça

Henüz sokaklarına girmeden bile muhteşem bir görüntüyle karşılaşıyorsunuz Datça girişinde. Taş evler, usta ellerden çıkan işçilikleri ve değişik mimarisiyle hayran bırakıyor kendisini seyredenleri. Ahşap kapılar sıcak ve samimi görünümleriyle davet eder gibi duruyor karşınızda. Esasen neredeyse tüm evler yıkılıp restore edilmiş. Taş işçiliği, orijinaline sadık restore edilen evler, içine çekiyor bizleri. Taş döşeli yollarıyla dar sokaklar, bahçe duvarlarını süsleyen çiçekler, mor, pembe, beyaz, sarı fuşya rengi begonviller arasında dolaşmak ruhunuzu dinlendiriyor. Değil birkaç saat sokaklarında dolaşmak, “Ömrümün geri kalanını burada mı geçirsem?” hissine kapılıyorsunuz bir an...
Hediyelik eşya satan butik dükkânların vitrinleri ve taş duvarları rengârenk ürünlerle donatılmış. Eski Datça’nın adeta ruhunu yansıtan, yöreye özgü çimdik oyaları ve ipek dokumalar harika görünüyorlar, “Al beni” dercesine… Ara sokaklarda küçük sanat atölyeleri dikkatimizi çeken bir başka detay. Rüya gibi bir atmosfer içinde dolaşırken Datça sevdalısı ünlü şairimiz Can Yücel’in adının verildiği sokağa yöneliyoruz. Son yıllarda, Can Yücel’le de özdeşleşmiş artık eski Datça… Bütün sokaklar gibi dar ve taş döşeli sokağa girer girmez şairin şu sözleri karşılıyor sizi: “En uzak mesafe ne Afrika’dır \ Ne Çin \ Ne Hindistan \ Ne Seyyareler \ Ne yıldızlar geceleri ışıldayan \ En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan…”

Eski Datça Turları